--> Tekelde öyle görüyoruz ki, dönem içerisinde, geçtiğimiz dönemlerde hemen hemen doğru dürüst şey yapıldığı söylenemeyecek kadar az. Özellikle 2004 yılında bu set tarım makinesi alımıyla ilgili, set paket makinesi alımıyla ilgili altı firma davet ediliyor. Davet mektubu İngilizce yazılıyor, teknik idari şartname Türkçe yazılıyor, süre kısa tutuluyor. Daha doğrusu tarif edilen firmaya sonunda -MTS firmasına- ihale ediliyor. Öyle ihale ediliyor ki, dönemin Maliye Bakanının oğluna ait olan bir şirketin çaycısına 30 bin dolar havale geliyor aracılık eden firmadan. Yani çaycıya kadar düşüyor.
Hassasiyet gösterilmesi gereken önemli konular bunlar. Tabii bunlar devletin malı, devletin yatırımları, devletin ortaklıkları. Bizlerin vermiş olduğu o vergilerden, çiftçilerin ödemiş olduğu o vergilerden, yoksul vatandaşlardan kısıtlanan birikimlerden yapılan yatırımlar. Bunlara hepimiz hassasiyet göstermeliyiz.
Bu konuyla ilgili bir teminat mektubu var ayrıca set sigara sarımıyla ilgili, sarım makinesiyle ilgili. Bunun teminatın 27 Temmuz tarihinde nakde çevrilmesi gerekiyor. Bununla ilgili yapılmış olan bir işlem var mı? Şu ana kadar bu teminat mektubu nakde çevrilmiş midir? Çevrilmesiyle ilgili bir girişimde bulunulmuş mudur? Bunu öğrenmek istiyorum özellikle.
--> Sayın Başkan, değerli üyeler; mevzuat olarak kapatılmış deniyor, usulüne uydurulmuş deniyor ama ortada bir gerçek var. TEKELi 292 milyon dolara MEY Alkollü Üretim Şirketine satıyoruz. Orada basından edindiğimiz, net olarak bilmediğimiz ama basından edindiğimiz kamuoyunun çok ciddi endişelerle izlediği bazı gerçekler var. 292 milyon dolara şirket satılıyor. TEKELin deposunda yaklaşık 150 milyon dolarlık hammadde, kapak, şişe veya benzeri gibi malzemeler bulunuyor, kasasında 10 milyon dolar, banka hesaplarında 100 milyon dolar olduğundan bahsediliyor. Bunları alt alta topladığımızda 250-300 milyon dolar yapıyor. TEKELin dünya kadar da gayrimenkulleri var, bunları saymaya gerek yok, bütün illerde. 290 milyon dolar zaten kasasında veya stoklarında malzemeleri var. Bunun adı hırsızlık, yolsuzluk, vurgunculuk değil de başka nedir? Bunu kim yapıyor, kim ediyor? Kimin yapıp yapmaması önemli değil, ortada yaşanan bir gerçek var. Ha bunun üzerine gitmek, KİT Komisyonunun asli görevi midir? Bana göre görevidir. Neden? Burada seçilmiş milletvekilleriyiz, bu milletin haklarını korumak, kayırmak bizim birinci asli görevimizdir. Bunun hesabını vermeyen, bunun mesuliyetini üzerinden atmaya çalışan yetkililerden de hesap sormak bizim görevimizdir. Buradaki arkadaşlarımızdan bazıları bu işin içinde vardır, yoktur bilemem, ben kimseyi kastetmiyorum. Ama bu işin içinde bulunan insanların yakasına yapışmak bizim milletvekili olarak görevimizdir. Bunu nereye taşımamız gerekiyorsa, nereye götürmemiz gerekiyorsa bunun üzerine gidilmesi gerekir diye düşünüyorum. Ayrıca 292 milyon dolara değil sıfıra satılmış. Hatta üstüne para verilmiş, şirket, 900 milyon dolara da Amerikan firmasına sattı, hepimiz biliyoruz, yaklaşık bir yıl sonra. Bunların hesabı sorulmalı, bunları böyle usule uymuş, mevzuata uymuyor, kurala uymuyor, kanuna uymuyor diye kapatırsak o zaman bu halk da bizden hesap sorar. Bizim torunlarımız da bizden hesap sorar.
--> 26/02/2004 tarihinde vadesi olan bir 10,6 trilyon KDV var ve sözleşme ve anlaşma gereği 26/2/2004 tarihine kadar da hisse devrinin yapılması gerekiyor. 27sinde yapılırsa, o 26yı doldurduğu için bu 10,6 trilyonu devlet ödüyor, 25inde yapılsa şirket ödeyecek. Yazık değil mi yani burada resmen bir hırsızlık var. Yani hırsızlık şu mu demektir: Eline silahı alıp, Merkez Bankasının kasasını soymak demek midir? Veya bir yetkiliyi yolundan çevirip silah zoruyla cebinden gasp etmek midir? Hırsızlık budur işte. Bundan daha büyük hırsızlık, bundan daha büyük yolsuzluk olmaz.
Buna müsamaha gösteren genel müdür veya yetkili de bu işin hesabının altından kalkamaz. Yani bunların hesabının sorulması gerekir diye düşünüyorum. Şu yapılabilecek bir şey midir: En sonda bir not, okuyorum, burada tam okuyamadım da: “Söz konusu işlemin suça yönelik bir kasıt olmadığını ve bunda bir kasıtlı eylem niteliği olmadığını değerlendirmiştir...” Kim bu değerlendirmeyi yapan? Yani bir gün önce sözleşme yaparsanız 10,6 trilyonu alan şahıs, firma ödüyor, bir gün sonra yaparsanız devlet ödüyor. Altına da not yazıyor, yetkili diyor ki, “Bunda suça kasıtlı bir eylem niteliği olmadığı değerlendirilmiştir.” Bu kadar ucuz mu yani bu işler? Bunun hesabının sorulması, takip edilmesi, takipçi olunması gerekir diye düşünüyorum.
Sayın Genel Müdürün bilgisi varsa, bu konuyla ilgili de bizi bilgilendirsin. O MEY İçkiye satış kendi dönemi değil ama mutlaka kayıtları vardır. O dönemde neler vardı TEKELin kasasında, hazinesinde, deposunda; bunu ben öğrenmek istiyorum. Bunu tüm Türkiyede yaşayan insanlar da öğrenmek istiyor.
--> Şu cümleyi bilgisinden kaçan arkadaşlara bir daha hatırlatmak istiyorum: “Şartname ve Hisse Devir Sözleşmesi gereği Ocak 2004 dönemine ilişkin KDV'nin gerçekten de TEKEL tarafından ödenmesine gerek kalmayacağı, böylece TEKEL'in avantajlı olacağı sonucuna ulaşıldığı anlaşılmıştır, ancak…” Ancaktan sonrası çok önemli: “Hisse Devir Sözleşmesinin, Şirketin, Ortak Girişim Grubuna satışına ilişkin Özelleştirme Yüksek Kurulu Kararının Resmî Gazete'de yayımlanmasını müteakip verilen 60 günlük süre” dolduğunda bir hafta uzatma süresi isteniyor, kim veriyor bu uzatma süresini? Bu uzatma süresini verenler bu işin mesulüdür. Ne oluyor 20sinden 27sine çıkıyor, 27sine çıkınca da bu 10,6 trilyon TL ödenmemiş oluyor, devlete zarar olarak yüklenmiş oluyor ve Sayın Başbakan da bu evrakın altına imza atıyor. Ya okumamıştır, ya aldatılmıştır veya bu işe katılmıştır Sayın Başbakan. Başka hiç adı yoktur değerli arkadaşlar.
Başbakanlık Teftiş Kurulunun raporunda son iki şey var -mesela, 20nci sayfası bu detay raporun-: 27/2/2004 tarihli bilançosunda aynı değerlere indirgenmiş net aktif tutar 348.362 milyar lira, 31/12de de bu 362. Yani, alttaki paragrafta da 18.555 milyar TL kadar daha az net aktif değerle devredilerek avantaj sağlanmış olduğu diye bir tespit var burada raporda. Yani raporun tamamının detayına girdiğimiz zaman… Biz sonuç kısmını okuduk. Netice itibarıyla, bu ülkenin yetiştirdiği insanlar. Başbakanlık Teftiş Kurulu da bizim devletimizin, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu da, Maliyenin teftiş ve hesap uzmanları da…Netice itibarıyla, doğruyu bulmaya çalışıyoruz değerli arkadaşlar. Yani bu ülkenin bir kuruşunun kimse tarafından götürülmesine kimsenin göz yumacağı yok, böyle bir şey olmaz.
--> Bilgi için soruyorum Sayın Genel Müdüre: MTS firmasına 2004te set paket makineleri alımı ihalesiyle ilgili yaşanan problemde teminat mektuplarının iadesiyle ilgili, daha doğrusu şartnamede yeni makine verilmesi gerekiyordu eski makine verildi. Eski makine verildiği için teminat mektuplarının irat kaydedilmesi gibi bir gündem doğdu. Maalesef, teminat mektupları irat kaydedilmedi, iade edildi. Ondan sonra 5inci Asliye Ticaret Mahkemesine bir dava açtınız, tazminat davası. Onu da takipsizlikten dolayı kaybettiniz. Bu elimizdeki bilgiler doğru mu? Doğruysa bunu takip etmeyen hukukçularımızdan bir yaptırımınız oldu mu?
Ankara 1inci ve 7nci İdare Mahkemeleri 21/12/2005 ve 10/2/2006 tarihlerinde bu alınmış olan makinelerin bir bölümünün eski olduğuyla ilgili bir karar vermiş midir vermemiş midir? Bu karar verilmiştir. Daha sonra takip edilmemesinden dolayı veya sizin anlattığınız gibi makinelerde eskiliğin olmadığı yeni olduğundan dolayı, İstanbul 10uncu Asliye Mahkemesi de teminat mektubunun iadesine karar vermiştir. Bunları ben söylemiyorum zaten ama sonrasında 5inci Asliye Ticaret Mahkemesinde bir tazminat davası açıyorsunuz. O tazminat davası da sizin takipsizliğinizden dolayı düşüyor. “Doğru mu yanlış mı?” diye sordum?
--> Şu cümleyi bilgisinden kaçan arkadaşlara bir daha hatırlatmak istiyorum: “Şartname ve Hisse Devir Sözleşmesi gereği Ocak 2004 dönemine ilişkin KDV'nin gerçekten de TEKEL tarafından ödenmesine gerek kalmayacağı, böylece TEKEL'in avantajlı olacağı sonucuna ulaşıldığı anlaşılmıştır, ancak…” Ancaktan sonrası çok önemli: “Hisse Devir Sözleşmesinin, Şirketin, Ortak Girişim Grubuna satışına ilişkin Özelleştirme Yüksek Kurulu Kararının Resmî Gazete'de yayımlanmasını müteakip verilen 60 günlük süre” dolduğunda bir hafta uzatma süresi isteniyor, kim veriyor bu uzatma süresini? Bu uzatma süresini verenler bu işin mesulüdür. Ne oluyor 20sinden 27sine çıkıyor, 27sine çıkınca da bu 10,6 trilyon TL ödenmemiş oluyor, devlete zarar olarak yüklenmiş oluyor ve Sayın Başbakan da bu evrakın altına imza atıyor. Ya okumamıştır, ya aldatılmıştır veya bu işe katılmıştır Sayın Başbakan. Başka hiç adı yoktur değerli arkadaşlar.
Başbakanlık Teftiş Kurulunun raporunda son iki şey var -mesela, 20nci sayfası bu detay raporun-: 27/2/2004 tarihli bilançosunda aynı değerlere indirgenmiş net aktif tutar 348.362 milyar lira, 31/12de de bu 362. Yani, alttaki paragrafta da 18.555 milyar TL kadar daha az net aktif değerle devredilerek avantaj sağlanmış olduğu diye bir tespit var burada raporda. Yani raporun tamamının detayına girdiğimiz zaman… Biz sonuç kısmını okuduk. Netice itibarıyla, bu ülkenin yetiştirdiği insanlar. Başbakanlık Teftiş Kurulu da bizim devletimizin, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu da, Maliyenin teftiş ve hesap uzmanları da…Netice itibarıyla, doğruyu bulmaya çalışıyoruz değerli arkadaşlar. Yani bu ülkenin bir kuruşunun kimse tarafından götürülmesine kimsenin göz yumacağı yok, böyle bir şey olmaz.
--> Bilgi için soruyorum Sayın Genel Müdüre: MTS firmasına 2004te set paket makineleri alımı ihalesiyle ilgili yaşanan problemde teminat mektuplarının iadesiyle ilgili, daha doğrusu şartnamede yeni makine verilmesi gerekiyordu eski makine verildi. Eski makine verildiği için teminat mektuplarının irat kaydedilmesi gibi bir gündem doğdu. Maalesef, teminat mektupları irat kaydedilmedi, iade edildi. Ondan sonra 5inci Asliye Ticaret Mahkemesine bir dava açtınız, tazminat davası. Onu da takipsizlikten dolayı kaybettiniz. Bu elimizdeki bilgiler doğru mu? Doğruysa bunu takip etmeyen hukukçularımızdan bir yaptırımınız oldu mu?
Ankara 1inci ve 7nci İdare Mahkemeleri 21/12/2005 ve 10/2/2006 tarihlerinde bu alınmış olan makinelerin bir bölümünün eski olduğuyla ilgili bir karar vermiş midir vermemiş midir? Bu karar verilmiştir. Daha sonra takip edilmemesinden dolayı veya sizin anlattığınız gibi makinelerde eskiliğin olmadığı yeni olduğundan dolayı, İstanbul 10uncu Asliye Mahkemesi de teminat mektubunun iadesine karar vermiştir. Bunları ben söylemiyorum zaten ama sonrasında 5inci Asliye Ticaret Mahkemesinde bir tazminat davası açıyorsunuz. O tazminat davası da sizin takipsizliğinizden dolayı düşüyor. “Doğru mu yanlış mı?” diye sordum?